Hakkımızda

Kurumsal

Hakkımızda

Hz.Üzeyir Peygamber Yardımlaşma ve Yaşatma Derneği olarak: bölgemizdeki mağdur,yoksul ve mazlumları belirleyip, kendine emanet edilmiş olan bağışları tüm ihtiyaç sahiplerine eksiksiz ulaştırmaktadır.

Misyon

Yeryüzünde iyiliği ve paylaşmayı,değerlerimize sahip çıkmayı ve bunu gelecek nesillere aktaracak faaliyetleri arttırarak ve bu alanda başkalarına örnek olarak iyiliğin ve hayrın yayılmasını sağlamak.

Vizyon

Yoksulluğun giderilmesi,bu alandaki kuruluşlara öncü olmak ve var olan kuruluşlara destek olmak.Bu iyiliğin bütün topraklara yayılmasına öncü olmak ve bu değerimizin yayılmasını sağlamak.

ÜZEYİR ALEYHİSSELAM KİMDİR?

İsrail oğullarına göre meşhur bir Peygamber olan Üzeyr (a.s)'in adi Kur'an-i Kerim’de geçmektedir. Fakat İslâm’a göre onun peygamber olup olmadığı hususunda ihtilaf vardır. Üzeyr (a.s)'in adı hakkında da alimlerin farklı yorumları vardır. Bazı alimlere göre onun adı Arapça bir isimdir. Diğer bazı âlimlere göre ise, Üzeyr kelimesi Arapça değil, İbranicedir. (el-Ukberî, imlau ma menne bihi'r Rahman, Misir, 1961, II, 7). İbranicede Üzeyr kelimesinin karşılığı "Azra"dır. Tevrat'ın bu dildeki nüshasında böyle geçmektedir (Biblio Hobraica, nsr. Rud. Kittel, Stuttgart,1952; Esra, VII,1; Nehemio, VIII,13). Üzeyr (a.s), Harun Peygamber'in neslinden gelmektedir (es-Sa'lebî, el-Arais, Misir, 1951, 344). Tevbe Suresi 9/30, 31 ayetlerde ismi açıkça zikredilen Üzeyir Peygamberin hikayesi Bakara suresinde (259. Ayet) açıkça anlatılmaktadır. Bazı rivayetlere göre makam olan ve bazı rivayetlere göre de türbe olan mekanın türbe olma ihtimali oldukça yüksektir.

Günümüzde hala arpa şeklinde görülen ve hiç tükenmeyen taşların varlığı bu zatın kerametinin bir işareti olarak kabul edilmektedir. Üzeyr (a.s) ile ilgili bulunduğu söylenen bir ayet de şöyledir; "Yahut görmedin mi o kimseyi ki, evlerinin çatıları duvarları üzerine çökmüş (yıkık dökük olmuş) ıssız bir kasabaya uğradı. "Ölümünden sonra Allah bunları nasıl diriltir acaba!" dedi. Hemen Allah onu öldürdü yüz sene sonra tekrar diriltti. 'Ne kadar kaldın burada?' dedi. 'Bir gün yahut birkaç saat' dedi. Allah ona: 'Bilakis yüz sene kaldın. Yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamıştır. Bir de eşeğine bak. Seni İnsanlar için bir ayet (ibret işareti) kılalım diye (yüz sene ölü tuttuk sonra tekrar dirilttik). Şimdi sen kemiklere bak, onları nasıl birbiri üstüne koyuyor, sonra ona nasıl et giydiriyoruz' dedi. Durum kendisince anlaşılınca, 'Şüphesiz Allah’ın her şeye kadir olduğunu bilmeliyim' dedi." (Bakara, 2/259). Peygamber olsun veya olmasın, Üzeyr (a.s) Allah'a tam manasıyla inanmış, kamil, iman sahibi olan bir zattı. Hayati boyunca, Allah’ın rızasını kazanmak için hayra koşmuştur. Çevresindeki İnsanları da bu şekilde inanmaya ve Allah’ın emir ile yasaklarına riayet etmeye davet etmiştir.

Hz. Üzeyr (a.s.) Hârûn Aleyhisselâm’ın neslindendir. Tevrât’ı ezberleyen sayılı kimselerdendi. Yahûdîlerce “Ezrâ” olarak bilinir. Hazret-i Üzeyr’in peygamber olup olmadığı husûsunda Kur’ân-ı Kerîm’de kesin bir bilgi yoktur. Nitekim Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de: “Üzeyr’in peygamber olup olmadığını bilemiyorum!..” (Ebû Dâvûd, Sünnet, 13/4674; Ali el-Müttakî, XII, 81/34087) buyurmuştur.Kur’ân-ı Kerîm’de, sadece Allâh Teâlâ tarafından öldürülüp yüz sene sonra tekrar diriltildiğinden bahsedilir. Hazret-i Üzeyr’in yaşadığı devirde de azgınlık ve taşkınlıklarını artıran İsrâîloğulları’na Allâh Teâlâ, belâ olarak Buhtünnasr’ı vermişti. Buhtünnasr, Şam ve Ürdün bölgelerini istilâ etti. Mescid-i Aksâ’yı yıktı. Bağ ve bahçeleri harâb etti. Savunmasız insanları hunharca öldürüp, genç ve işe yarar gördüğü kimseleri esîr olarak yanında götürdü. Hazret-i Üzeyr de bunların arasındaydı.Rivâyete göre Üzeyr -aleyhisselâm-, elli yaşında iken kaçarak esâretten kurtuldu. Bir merkeple Kudüs’e doğru yola çıktı. Kudüs’e yaklaştığı sırada şehrin yıkık binâlarına, harâb olmuş bağ ve bahçelerine bakarak mahzun oldu. Karnı da iyice acıkmış olduğundan, merkebini bir ağaca bağlayarak orada bir miktar incir toplayıp yedi. Üzüm sıkıp suyunu içti. Sonra bir ağacın altına oturdu. Perişan ve harâb olmuş memlekete, çürümüş tenlere, yığılmış kemiklere ibretle baktı. Hakk’ın kudretini tefekkür ederek, her şeyin yeniden nasıl dirileceğini düşünürken uykuya daldı. Allâh Teâlâ buyurur: “Yâhut görmedin mi O kimseyi ki, evlerinin duvarları, çatılarının üzerine çökmüş (alt-üst olmuş) bir kasabaya uğradı: «–Ölümünden sonra Allâh bunları nasıl diriltir acabâ?!» dedi. Bunun üzerine Allâh O’nu öldürüp yüz sene bıraktı; sonra tekrar diriltti: «–Ne kadar kaldın?» dedi. (O da:) «–Bir gün, yahut daha az!» dedi. Allâh O’na: «–Hayır, yüz sene kaldın! Yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamıştır. Eşeğine de bak. Seni insanlara bir ibret kılalım diye (yüz sene ölü tuttuk, sonra tekrar dirilttik). Şimdi Sen kemiklere bak; onları nasıl düzenliyor, sonra ona nasıl et giydiriyoruz.» dedi. (O etleri çürümüş, kemikleri parça parça olmuş merkep, Allâh’ın emriyle tekrar dirildi.) Durum kendisi tarafından anlaşılınca (Üzeyr): «–Şimdi iyice biliyorum ki, Allâh her şeye kâdirdir!» dedi.” (el-Bakara, 259) Üzeyr -aleyhisselâm-, uyuduğu zaman sabah vakti idi, uyandığında ise güneş batmamıştı. Ancak geçen zaman, yüz yıldı. Bu arada Buhtünnasr ölmüş, bütün esirler serbest kalarak Kudüs’e dönmüşlerdi. Mescid-i Aksâ tâmir edilmiş ve bütün şehir tekrar mâmur hâle gelmişti. Üzerinde tahakkuk eden bu büyük tecellîlerin ardından Üzeyr -aleyhisselâm- merkebine binerek Kudüs şehrine girdiğinde, herşeyi değişmiş olarak buldu. İnsanlar tanıdığı insanlar, binâlar da bildiği binâlar değildi. Tahmînî olarak mahallesini aradı. Bir evin önünde durdu. Kapısında rastladığı kör ve kötürüm bir kadına: “–Üzeyr’in evi neresidir?” diye sordu. Kadın hüzünle: “–Üzeyr’in evi burasıdır, ama kendisi yüz yıl önce kayboldu. Ben de onun câriyesiyim!” dedi. Hazret-i Üzeyr: “–Ben Üzeyr’im!” diyerek kendisini tanıttı ve başından geçenleri nakletti. Câriyesi çok sevindi ve eski hâline dönmesi için ondan duâ etmesini taleb etti. Üzeyr -aleyhisselâm- da, Cenâb-ı Hakk’ın kendisine verdiği nîmetlere şükrederek duâ etti. Kadın, önceki sıhhatine ve eski hâline kavuştu. Hazret-i Üzeyr, uyuyup vefât ettiği sırada 18 yaşında bir oğlu vardı. Şimdi o, 118 yaşında ak sakallı bir ihtiyardı. Bu ihtiyarın babası olan Üzeyr -aleyhisselâm- ise 50 yaşında bir kimseydi. Oğlu babasını tanıyamadı: “–Benim babamın sırtında hilâl şeklinde siyâh bir ben vardı!” dedi. Üzeyr -aleyhisselâm-’ın sırtını açıp baktıklarında bu hilâl şeklindeki siyâh beni gördüler. Artık kimsenin Hazret-i Üzeyr hakkında şüphesi kalmadı. Buhtünnasr, Kudüs’ü işgâl edip yağmaladığı zaman, bütün Tevrât nüshalarını da yaktırmıştı. Bunun için Üzeyr -aleyhisselâm-, dîni yeniden ihyâ etti.