YÜZ YIL ÖLÜ BIRAKILIP DİRİLTİLEN PEYGAMBER
Hz. Üzeyr (a.s.) Hârûn Aleyhisselâm’ın neslindendir.
Tevrât’ı ezberleyen sayılı kimselerdendi. Yahûdîlerce
“Ezrâ” olarak bilinir.
Kur’ân-ı Kerîm’de, sadece Allâh Teâlâ tarafından
öldürülüp yüz sene sonra tekrar diriltildiğinden
bahsedilir.
Hazret-i Üzeyr’in yaşadığı devirde de azgınlık ve
taşkınlıklarını artıran İsrâîloğulları’na Allâh Teâlâ, belâ
olarak Buhtünnasr’ı vermişti. Buhtünnasr, Şam ve
Ürdün bölgelerini istilâ etti. Mescid-i Aksâ’yı yıktı. Bağ
ve bahçeleri harâb etti. Savunmasız insanları hunharca
öldürüp, genç ve işe yarar gördüğü kimseleri esîr olarak
yanında götürdü. Hazret-i Üzeyr de bunların
arasındaydı.
Rivâyete göre Üzeyr -aleyhisselâm-, kırk yaşında iken
kaçarak esâretten kurtuldu. Bir merkeple Kudüs’e doğru
yola çıktı. Kudüs’e yaklaştığı sırada şehrin yıkık binâları-
na, harâb olmuş bağ ve bahçelerine bakarak mahzun
oldu. Karnı da iyice acıkmış olduğundan, merkebini bir
ağaca bağlayarak orada bir miktar incir toplayıp yedi.
Üzüm sıkıp suyunu içti. Sonra bir ağacın altına oturdu.
Perişan ve harâb olmuş memlekete, çürümüş tenlere,
yığılmış kemiklere ibretle baktı. Hakk’ın kudretini
tefekkür ederek, her şeyin yeniden nasıl dirileceğini
düşünürken uykuya daldı.
Allâh Teâlâ buyurur:
“Yâhut görmedin mi O kimseyi ki, evlerinin duvarları,
çatılarının üzerine çökmüş (alt-üst olmuş) bir kasabaya
uğradı:
«–Ölümünden sonra Allâh bunları nasıl diriltir
acabâ?!» dedi.
Bunun üzerine Allâh O’nu öldürüp yüz sene bıraktı;
sonra tekrar diriltti:
«–Ne kadar kaldın?» dedi.
(O da:)
«–Bir gün, yahut daha az!» dedi.
Allâh O’na:
iç yüz
«–Hayır, yüz sene kaldın!
Yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz
bozulmamıştır. Eşeğine de bak. Seni insan-
lara bir ibret kılalım diye (yüz sene ölü tuttuk, sonra
tekrar dirilttik). Şimdi Sen kemiklere bak; onları nasıl
düzenliyor, sonra ona nasıl et giydiriyoruz.» dedi.
(O etleri çürümüş, kemikleri parça parça olmuş
merkep, Allâh’ın emriyle tekrar dirildi.) Durum kendisi
tarafından anlaşılınca (Üzeyr):
«–Şimdi iyice biliyorum ki, Allâh her şeye kâdirdir!»
dedi.” (el-Bakara, 259)
Üzeyr -aleyhisselâm-, uyuduğu zaman sabah vakti idi,
uyandığında ise güneş batmamıştı. Ancak geçen zaman,
yüz yıldı. Bu arada Buhtünnasr ölmüş, bütün esirler
serbest kalarak Kudüs’e dönmüşlerdi. Mescid-i Aksâ
tâmir edilmiş ve bütün şehir tekrar mâmur hâle
gelmişti.
Üzerinde tahakkuk eden bu büyük tecellîlerin ardın-
dan Üzeyr -aleyhisselâm- merkebine binerek Kudüs
şehrine girdiğinde, herşeyi değişmiş olarak buldu.
İnsanlar tanıdığı insanlar, binâlar da bildiği binâlar
değildi. Tahmînî olarak mahallesini aradı. Bir evin
önünde durdu. Kapısında rastladığı kör ve kötürüm bir
kadına:
“–Üzeyr’in evi neresidir?” diye sordu.
Kadın hüzünle:
“–Üzeyr’in evi burasıdır, ama kendisi yüz yıl önce
kayboldu. Ben de onun câriyesiyim!” dedi.
Hazret-i Üzeyr:
“–Ben Üzeyr’im!” diyerek kendisini tanıttı ve başın-
dan geçenleri nakletti.
Câriyesi çok sevindi ve eski hâline dönmesi için ondan
duâ etmesini taleb etti. Üzeyr -aleyhisselâm- da,
Cenâb-ı Hakk’ın kendisine verdiği nîmetlere şükrederek
duâ etti. Kadın, önceki sıhhatine ve eski hâline kavuştu.
Hazret-i Üzeyr, uyuyup vefât ettiği sırada 18 yaşında
bir oğlu vardı. Şimdi o, 118 yaşında ak sakallı bir ihtiyar-
dı. Bu ihtiyarın babası olan Üzeyr -aleyhisselâm- ise 40
yaşında bir kimseydi. Oğlu babasını tanıyamadı:
“–Benim babamın sırtında hilâl şeklinde siyâh bir ben
vardı!” dedi.
Üzeyr -aleyhisselâm-’ın sırtını açıp baktıklarında bu
hilâl şeklindeki siyâh beni gördüler. Artık
kimsenin Hazret-i Üzeyr hakkında şüphe-
si kalmadı.
Buhtünnasr, Kudüs’ü işgâl edip
yağmaladığı zaman, bütün Tevrât nüsha-
larını da yaktırmıştı. Bunun için Üzeyr
-aleyhisselâm-, dîni yeniden ihyâ etti.
YAHUDİLERİN “ALLAH’IN OĞLU” DEDİĞİ PEYGAMBER
İbn-i Abbâs’tan gelen rivâyete göre, Allâh Teâlâ
İsrâîloğulları’nın Tevrât’ı bırakıp hevâlarına uyduklarını
görünce, Tevrât’ın içinde bulunduğu sandığı onlardan
aldı, Tevrât’ı da onlara unutturdu. İsrâîloğulları buna çok
üzüldüler. Bilhassa Üzeyr -aleyhisselâm- Allâh’a çok
ibâdet etti; O’na yalvarıp yakardı. Allâh’tan inen bir nûr,
onun kalbine girdi. Unutmuş olduğu Tevrât’ı hatırladı.
Ondan sonra Tevrât’ı yeniden İsrâîloğulları’na öğretti.
Daha sonra Tevrât’ın içinde saklandığı sandık bulundu.
İsrâîloğulları, Üzeyr -aleyhisselâm-’ın öğrettiği Tevrât’ın
aslına uygun olduğunu gördüler ve Üzeyr -aleyhis-
selâm-’a olan sevgileri daha da ziyâdeleşti.
Hz. Üzeyir peygamber 60 yıl daha kavmine tebliğde
bulundu
Bu büyük tecellîler karşısında Benî İsrâîl kavmi, daha
sonraları bâtıl bir akîdeye kayarak Üzeyr -aleyhis-
selâm-’a “Allâh’ın oğlu” diyecek kadar ileri gittiler.
(Taberî, Câmiu’l-Beyân, X, 143)
Âyet-i kerîmelerde şöyle buyrulur:
“Yahûdîler: «Üzeyr, Allâh’ın oğludur!» dediler. Hristi-
yanlar da: «Mesîh (Îsâ) Allâh’ın oğludur!» dediler. Bu,
onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (Onlar, sözleri-
ni) daha önce kâfir olmuş kimselerin sözlerine benzeti-
yorlar. Allâh onları kahretsin! Nasıl da (haktan bâtıla)
döndürülüyorlar.” (et-Tevbe, 30)
“(Yahûdîler) Allâh’ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını;
hristiyanlar) da râhiplerini ve Meryem oğlu Mesîh’i
(Îsâ’yı) rabler edindiler. Hâlbuki onlara, ancak tek ilâha
kulluk etmeleri emrolundu. O’ndan başka ilâh yoktur. O,
bunların ortak koştukları şeylerden uzaktır.”
(et-Tevbe, 31)
Her ne kadar bugünkü Yahûdîler Hazret-i Üzeyr’e
“Allâh’ın oğlu” yakıştırmasını kabûl etmeseler de, o
zamanki bir grup Yahûdî, Üzeyr -aleyhisselâm-’a karşı
tâzîmde çok aşırıya gitmişler ve içlerinden bazıları O’na
bu isnadda bulunmuştur bu çirkin sözlerden sonra Hz.
Üzeyir peygamber mucize gördüğü yere
varınca orda vefat etti toplamında 200 yıl
yaşadı 100 yıl uykuda kalmıştır .