🕌 Namaz Vakitleri
Konum alınıyor...

Hz. Üzeyir Peygamber

📜 Hadis-i Şerif

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِيٍّ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ أَبِي الزِّنَادِ، عَنِ الأَعْرَجِ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، عَنِ النَّبِيِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ ‏ "‏ مَطْلُ الْغَنِيِّ ظُلْمٌ وَإِذَا أُتْبِعَ أَحَدُكُمْ عَلَى مَلِيٍّ فَلْيَتْبَعْ ‏"‏ ‏.‏ قَالَ وَفِي الْبَابِ عَنِ ابْنِ عُمَرَ وَالشَّرِيدِ بْنِ سُوَيْدٍ الثَّقَفِيِّ ‏.‏
Ebû Hureyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Zenginin borcunu geciktirmesi haksızlık ve zulümdür. Kim de parası ödenmek üzere imkanı olan bir kimseye havale edilirse ona müracaat etsin.” Diğer tahric: Ebû Dâvûd, Buyu’; Müslim, Müsakât) Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer ve Şerîd b. Sûveyd es Sekafî’den de hadis rivâyet edilmiştir
Sünen-i Tirmizi • Jami At Tirmidhi • No: 1308

Uzeyr Aleyhisselâm Kudüste

Kudüs’ün sokaklarında çocuklar oynuyordu. İnsanlar geziyordu. Hiç kimse kendisiyle ilgilenmedi. Gördüğü insanları ve mahalleleri tanımadı. Şehri sesizce dolaştı. Şehri dolaştıkça Cenab-ı Allah’ın büyüklüğünü kavradı… Eskide evinin bulunduğu semte doğru yol merkebini dehledi. O anda Uzeyr Aleyhisselâm’ın oğlu da çocuklarını ve torunlarını toplamıştı. Onlara şöyle diyordu: -“Gidin! Dedenizi araştırın” -“Yıllardır soruyoruz. Bilen, gören ve yerini duyan yok. Yaşadığını sanmıyoruz.” -“Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Siz gidin O’nu araştırın.” Çocukları büyük bir ümitle sokağa çıktılar. Bütün şehri taradılar. Şehirdeki bütün yabancılara ve yolculara Uzeyr Aleyhisselâm’ı sordular. Akşamüstü yorgun ve argın olarak evlerinin yoluna düştüler. Kendi aralarında konuşuyorlardı: -“Göremedik!” -“Görmemiz lazımdı.” -“Neden?” -“Babamız bize büyük bir ümit vermişti!” -“Göremedik, babamızın yüzüne nasıl bakacağız?” -“Allâhım! Bize yardım et,” diye dua ederek utana sıkıla evlerine doğru yol aldılar. Her zaman kapının önünde durup, Uzeyr Aleyhisselâm’ın yolunu bekleyen yaşlı ve kör dâdılarına merhametle baktılar. -“Bekle! Elbette bir gün gelecektir.” diye mırıldandılar. Uzeyr Aleyhisselâm’ı sokaklarında gördüler. Tanımadılar. Sokaklarında gezmekte olan yabancıya dikkatlice baktılar. Hayret ettiler. Kıyâfeti, çağın giyimine benzemiyordu. Yaşlı bir insanda değildi. Daha elli yaşlarında görünüyordu. Kendisine yanaştılar ve: -“Ey yolcu! Bizim Uzeyrimizi gördün mü?” -“Hangi Uzeyri?” -“Dedemiz! Şüreyhâ oğlu Uzeyri?” -“Ne oldu dedenize?” -“Yüz senedir kayıp?” -“Bu gün göreceğinizi nereden biliyorsunuz?” -“Babamız! Bize ümit verdi. O’nu aramaya bizi gönderdi.” Uzeyr Aleyhisselâm onlara şefkat ile baktı. Onların kendisini aramakta olan torunları olduğunu anladı. Belki sevinç ve heyecandan bayılmamaları için; Uzeyr Aleyhisselam; -“Evet, benden sonra gelecektir,” dedi. Çocuklarından biri bu mujdeyi işitince sevindi. Kendinden geçti ve sesi çıktığı kadar: -“Ey müjdeci şâd ol!” diye haykırdı. Diğeri Uzeyr Aleyhisselâmı tanıdığı için kendinden geçti ve kardeşine şöyle bağırdı: “-A! Sersem! Bu dedemizdir. Müjdenin yeri değil, haberimiz olmadan biz madene kavuşmuşuz, dedi ve düştü, bayıldı.” Uzeyr Aleyhisselâm Onların kendi torunları olduğunu anladı. Merkebinden indi. Başlarını okşadı. Kapının önünde durdu. Yaşlı, kötürüm ve kör bir kadın kapıda duruyordu. Uzeyr Aleyhisselâm kadına sordu: -“Kimin evidir?”, -“Uzeyr’in evidir.” -“Uzeyr nerededir?” -“Tam yüz senedir, Uzeyr’den bir haber alamadık. Hayatından şüphe etmekteyiz. -“Sen kim sin?” -“Ben onun hizmetçisiydim.” -“Uzeyr’i görseniz tanırmısınız?” -“Tanırız.” Uzeyr Aleyhisselâm, tane tane konuştu; -“Uzeyr, benim!” Yaşlı kadın sanki gözleri görüyormuşcasına başını kaldırdı, kör gözlerini Uzeyr Aleyhisselâm’a dikti ve hayretle sordu: -“Anlayamadım! Ne dedin?” Uzeyr Aleyhisselâm olgun bir sesle tekrarladı: -“Ben Uzeyr’im. Yani yüz senedir, kaybolan Uzeyr benim.” Kadın; -“Uzeyr Aleyhisselâm duası kabul edilen bir kişiydi. Eğer sen Uzeyr isen, dua et, Cenab-ı Allâh, gözlerime nur, dizlerime kuvvet, vücuduma sağlık ve selâmet versin. Seni göreyim, Uzeyr olup olmadığına o zaman inanırım.” Uzeyr Aleyhisselâm dua etti. Kadın sağlık buldu. Gözlerine kavuştu. Uzeyr Aleyhisselâm’a baktı, baktı. -“Evet, dedi. Sen Uzeyr’sin. Koşup Uzeyr Aleyhisselâm’ın yüzonsekiz (118) yaşındaki oğluna haber verdiler. Bütün mahalleli başlarına toplandı. Şehir çalkalandı. -“Uzeyr gelmiş”, diye Kudüs’ün dağları yankılandı. -"Bulundu! Uzeyr Aleyhisselâm bulundu!" Hazret-i Uzeyr’in yüz sene öldükten ve yüz sene ölü kaldıktan sonra tekrâr yeniden dirilmesi çok kısa bir anda bütün Kudüs’te yayıldı. Hadiseyi duyan Uzeyr Aleyhisselâm’ın evine koştu… Herkes büyük bir merakla Uzeyr Aleyhisselâm’a bakıyordu. Uzeyr Aleyhisselâm hâlâ kırk-elli yaşlarında bir genç; oğlu ise tam yüzonsekiz yaşında ak saçlı ve aksakallı bir ihtiyardı. Torunları bile kendisinden daha yaşlı görünüyordu. Büyük bir ibret tablosu! Her kafadan bir ses çıkıyordu: -“Evet, bu Uzeyr’dir.” Kimi de: -“Hayır! Bu genç adam Uzeyr olamaz. Uzeyr şu anda yüzelli yaşlarında bir ihtiyar olması gerekirdi.” Kimide, Cenab-ı Allâh’ın hikmeti karşısında hayretini gizleyemiyordu, -“Maşâallâh, Subhânallah,” diyordu. Uzeyr Aleyhisselâm’ın oğlu; -“Babamın sırtında hilâla benzer bir siyah ben vardı,” dedi. Yüzbinlerce insanın gözü önünde Uzeyr Aleyhisselâm’ın sırtını soydular. Oğlunun dediği gibi sırtında hilal gibi bir ben vardı. O’nun Uzeyr Aleyhisselâm olduğuna kimsenin şüphesi kalmadı. Ölümden Sonra Cesedin Dirilmesine Delil Hâlbuki Allâhü Teâlâ hazretleri muhlis kullarına olan rahmet ve faziletinin kemâlinden dolayı, Uzeyr Aleyhisselâm'ı yüz sene öldürdü, onunla beraber merkebini de… Sonra ikisini de diriltti, hepsini yarattı ki akıl sahipleri ondan (Allâhü Teâlâ hazretlerinin rûhları cesetlerle beraber haşredeceğine dair) delil göstersinler… Ölümden sonra yeniden dirilmenin olduğuna iman etsinler. Kavmin Hidâyetine Ağlaması İsrâiloğulları bir asırdan daha fazla Tevrâttan mahrum kalmışlardı. Danyâl Aleyhisselâm’ın Kudüsten ayırılıp Huzistân’a gitmesi ve orada sus (şimdi ki, Tarsus) şehrinde vefat etmesiyle onlara ilâhî emir ve yasakları teblîğ edecek bir kimse kalmamıştı. Uzeyr Aleyhisselâm’a kavminin hâline bakıp, onlara acıyor ve onların hidâyeti için ağlıyordu.

📖 Kur'an'dan Bir Ayet

اَوْ كَالَّذ۪ي مَرَّ عَلٰى قَرْيَةٍ وَهِيَ خَاوِيَةٌ عَلٰى عُرُوشِهَاۚ قَالَ اَنّٰى يُحْي۪ هٰذِهِ اللّٰهُ بَعْدَ مَوْتِهَاۚ فَاَمَاتَهُ اللّٰهُ مِائَةَ عَامٍ ثُمَّ بَعَثَهُۜ قَالَ كَمْ لَبِثْتَۜ قَالَ لَبِثْتُ يَوْمًا اَوْ بَعْضَ يَوْمٍۜ قَالَ بَلْ لَبِثْتَ مِائَةَ عَامٍ فَانْظُرْ اِلٰى طَعَامِكَ وَشَرَابِكَ لَمْ يَتَسَنَّهْۚ وَانْظُرْ اِلٰى حِمَارِكَ وَلِنَجْعَلَكَ اٰيَةً لِلنَّاسِ وَانْظُرْ اِلَى الْعِظَامِ كَيْفَ نُنْشِزُهَا ثُمَّ نَكْسُوهَا لَحْمًاۜ فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَهُۙ قَالَ اَعْلَمُ اَنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
Yahut o kimse gibisini (görmedin mi) ki, bir şehre uğramıştı, altı üstüne gelmiş, ıpıssız yatıyordu. "Bunu bu ölümünden sonra Allah, nerden diriltecek?" dedi. Bunun üzerine Allah onu yüz sene öldürdü, sonra diriltti, "Ne kadar kaldın?" diye sordu. Oda: "Bir gün, yahut bir günden eksik kaldım." dedi. Allah buyurdu ki: "Hayır, yüz sene kaldın, öyle iken bak yiyeceğine, içeceğine henüz bozulmamış, hele eşeğine bak, hem bunlar, seni insanlara karşı kudretimizin bir işareti kılalım diyedir. Hele o kemiklere bak, onları nasıl birbirinin üzerine kaldırıyoruz? Sonra onlara nasıl et giydiriyoruz?" Böylece gerçek ona açıkça belli olunca: "Şimdi biliyorum ki, Allah her şeye kadirdir." dedi.
Bakara (2:259)

Ziyaretçi İstatistikleri

Toplam Ziyaretçi
491
Bugünkü Ziyaretçi
88
Şu An Çevrimiçi
13

📖 Ziyaretçi Defteri

Düşüncelerinizi ve duygularınızı bizimle paylaşın

M
Makam ziyaretimiz çok güzel geçti. Ailemle birlikte geldik ve hepimiz çok etkilendik. İnşallah tekrar geliriz.
E
Burası tam bir huzur yuvası. Her köşesi ayrı bir güzellik. Allah sizlerden razı olsun bu güzel hizmetten dolayı.
A
İlk defa ziyaret ettim ve çok etkilendim. Peygamber Efendimize olan sevgimizi burada daha çok hissettik. Teşekkür ederiz.
2 yanıt
×