قال عزير، عليه السلام:
لما رأيت بلاء قومي اشتد حزني وكثر همي، وأرق نومي، فضرعت إلى ربي وصليت وصمت فأنا في ذلك أتضرع أبكي إذ أتاني الملك فقلت له:
أخبرني هل تشفع أرواح المصدقين للظلمة، أو الآباء لأبنائهم؟ قال:
إن القيامة فيها فصل القضاء وملك ظاهر، ليس فيه رخصة، لا يتكلم فيه أحد إلا بإذن الرحمن،
ولا يؤخذ فيه والد عن ولده، ولا ولد عن والده،
ولا أخ عن أخيه،
ولا عبد عن سيده،
ولا يهتم أحد بغيره
ولا يحزن لحزنه، ولا أحد يرحمه،
كل مشفق على نفسه،
ولا يؤخذ إنسان عن إنسان،
كل يَهُم همه ويبكي عَوله،
ويحمل وزره، ولا يحمل وزره معه غيره.
Uzeyr Aleyhisselâm buyurdu:
-"Kavminin belâsını (yani bana Allâhın oğludur, diyerek şirk belasına düşmelerini) görünce; hüznüm şiddetlendi, kederim arttı, ziyâdesiyle üzüldüm.
Uykularım kaçtı.
Rabbime yalvardım.
(Nafile) namaz kıldım,
(Nafile) oruç tuttum.
Ağladım!
Tazarru da bulundu.
Bana bir Melek geldi. Ona sordum:
-"Bana haber ver!
-"Zulmetten dolayı, sen sadıkların ruhlarına şefaat eder misin? Veya (Salih) babalar, evladlarına şefaat ederler mi?" Melek buyurdu:
-"Muhakkak ki kıyâmet gününde (adâletle hüküm verilecek ve) orada ilâhî takdirle (iyi ve kötü birbirinden) ayırt edilecektir!
Melik zâhirdir.
Orada ruhsat yoktur!
Rahmanın izni olmadan orada hiçbir kimse konuşamaz!
O gün baba oğlundan dolayı tutuklanmaz!
Oğulda babadan (babanın günahlarından dolayı) sorgulanmaz ve tutuklanmaz!
Kardeş, kardeşten dolayı tutuklanmaz!
Köle, efendisinden dolayı hesaba çekilmez!
Hiçbir kimse başkasından dolayı itham olunmaz!
Onun hüznünden dolayı mahzun olmaz!
Hiçbir kimse de ona merhamat etmez!
Her bir kimse, ancak kendi nefsine şefkat ve merhamet eder; kendi kendisine acır!
Hiçbir insan, başka bir insanın yerine tutuklanmaz!
Kimse kimsenin yerine hesaba çekilmez!
Her bir kimse kendi himmet ve gayretini düşünür.
Herkes kendi hatasından dolayı ağlar!
Her bir kimse, ancak kendi günahını taşır.
Kendi günahıyla beraber sebep olmadığı bir kimesnini hata ve günahları ona yüklenmez!"